Hercai bir rüzgârla kesildi sevda yolu
Gerçeğin kör hançeri kanattı yaramızı
Engeller çıktı yüze, durmadan dizi dizi
Kaybettim rüzgârlarda savrulan saçlarını
Hüznüme merhem saydım sarp dağ yamaçlarını
Yıldızların dilinde kaldı bu aşk masalı
Yoksunum dayadığım başımı omuzundan
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
Yalnız dağ başlarında yanan iki ateştik
Vuslatsız gecelerin şafağı hep uzaktı
Yıldız aydınlığında ne kadar söyleşirdik
Sevdanın buğusuydu başımızdan savrulan
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
Bir sevda anıtıydı yediveren gülleri
Ellerinde yeşerdi tek tek bütün fidanlar
Ve sarı güller kadar dipdiri bir sevdanın
Başı öne eğildi buruk geceler gibi
Ayrılık dudaklarda yakıcı baldırandan
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
Savrulduk ötelere göçmen kuşlara uyup
Kıydı sahiller aşka, her deniz tuttu bizi
Önce bağrına bastı, sonra unuttu bizi
Yangınlara vurmuşuz, durmuş takvimde zaman
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
Dağların yalnızlığı sığmıyor gecelere
Bir mum, bir damla alev, bir katre zehir gibi
İçimdeki ışıklar bir yanıp bir sönüyor
Bir girdabın içinde çalkalanıyor ruhum
Elde ne kaldı, söyle, unutkan aynalardan
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
Ne kadar yıldız varsa gökyüzünde parlayan
İçime boşalıyor her gece sağnak sağnak
Sonra acı bir deniz ve hırçın dalgalarda
Suların soylediği artık aşkta son durak
Hüsran vurur nabzımda durmadan, hiç durmadan
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
Yağmur soylu bir veda kurudu gözlerimde
Gidiyorsun, unuttun, ellerin kaldı bende
Özlem geceleri ay ninniler söyleyende
Gidiyorsun, bakışın bambaşka diyarlardan
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
Bir bardaktan içtiğim dupduru suyumdun sen
Ruhumu yasladığım sıcak bakışlı kadın
Firuze bir sevdanın kapandı kapıları
Yılgın zamanlarımı sen dinlendireceksin
Sensiz bütün satırlar silindi sayfalardan
Senden öncesi yalandı, senden sonrası tufan
(17 Ağustos 2003/ İstanbul)
Hayati Yavuzer