ne ölçebilir ki aşkı,
geceler mi,
yıllar mı,
ya da uzaklıklar mı?...
yanmak,
ölçülebilir bir şey mi mesela?...
söküp atabilmek
yaşamak adına ne varsa bir kenara,
vazgeçebilmek her şeyden,
sevgiliden bile
aşkın hatırına...
şimdi, ben bir ucundayım masanın,
sen diğer ucunda.
ses yok, sitem yok, anlamı da yok,
hangi kelime taşıyabilir ki
aşkın ağırlığını
aşktan başka...
şimdi,
ben bir ucundayım masanın,
sen diğer ucunda.
ben,
seni biriktiriyorum gözlerimde,
sen,
tenha bir kasaba istasyonunda,
acı çığlıklarıyla
bir treni uğurluyorsun bakışlarında...
ben,
hüzünleri topluyorum vagonlardan arda kalan,
yalnızlığıma...
sen,
ince bir tebessümle örtüp gönlünün sesini,
yüreğine damlatıyorsun
yüzünde beliren hüznün izlerini...
sen bir ucunda masanın,
ben diğer ucunda.
ses yok,
sitem yok,
anlamı da yok,
çaresiz bırakmıyoruz kelimeleri.
biliyoruz ikimizde,
aşk çoğalır ayrılıklarda.
Şahin Çınar